Sosyal medyanın, özellikle de Twitter'ın yaygınlaşmasıyla insanlar sesini ilk defa kolayca duyurabilmeye başladı. Tarihin derinliklerinden beri iktidar erkinin etkilemiş olduğu yargı bağımsızlığı da bunun sonucu olarak ilk defa kamuoyu tarafından etkilendi ve yargı bağımsızlığının yepyeni bir ihlal şekli doğdu.
Bağımsızlığına sürekli olarak gölge düşüren Türk yargısının belki de böyle bir müdahaleye ihtiyacı vardı. Zira yine aynı sosyal medya platformlarında, alenen suç işlendiğinin ancak bu suçların soruşturmaya bile tabi tutulmadığının onlarca örneğini gördük. Bu da böyle bir savunma mekanizması oluşturmamıza sebep oldu. Artık bir suçun varlığına dair en ufak bir söylenti duymuş olsak dahi suçu işlediği iddia edilen kişinin hapislerde çürümesini, darp edilmesini, hatta öldürülmesini ister hale geldik. Çünkü gerçek suçlar soruşturulmadı, gerçek suçlulara ceza verilmedi, gerçek suçlular kahraman muamelesi gördü bu ülke yargısının gözünde.
İşin bir başka boyutu da yargının sosyal medya baskısına boyun eğip buna göre karar vermesi. Yargının bu tip isteklere hiçbir şekilde cevap vermemesi gerekirken iki üç hashtag açılınca hemen halkın istediği yönde karar vermesi de maalesef bu durumu güçlendirdi. Maddi olay ve hukuki sorun ne olursa olsun mahkemeler Twitter gündemine göre karar verdi. Gerçekte kimin haklı olup kimin haksız olduğunun artık bir öneminin kalmadığını düşündürdü ve bizi küçüklü büyüklü her tür olaya müdahil etmeye teşvik etti. Mahkemeler tamamıyla kamu vicdanının silahı oldu.
Bu yargısız infaz isteğinin ana kaynağı üç aşağı beş yukarı belli olsa da itiraz etmeden geçemeyeceğim asıl nokta insanların hiçbir şey bilmiyor olmalarına rağmen ceza talebinde bulunmaları. Olayla ilgili bildiğimiz şeyler olayın belki %1 'ini bile kapsamıyorken iki üç veriye dayanarak olayla ilgili çıkarımlar ve tümevarımlar yapıp hüküm veriyorlar ve yargıyı kendi kafalarından geçen olaya göre şekillendirmek istiyorlar. Bu da maalesef çok suçsuz insanın mağduriyetine yol açıyor. Sadece bu da değil. İftira atmayı da kolaylaştıran bir tutum bu. Dolayısıyla kendi işinde gücünde olan kişiler için bile tehlike arz ediyor. Klişe bir örnek vermek gerekirse; bir erkekle tartışma içinde olan bir kadın, erkeğin kendisini taciz ettiğini söyleyip kolayca işin içinden sıyrılabiliyor ve erkeğin hayatı kararabiliyor. Bu durum yalnızca erkeğin aleyhine değil. Taciz, tecavüz, şiddet gibi büyük ölçekli gerçek bir olayın mağduru olabilecek kadınların da aleyhine. Hatta belki onlar için daha tehlikeli olduğu söylenebilir. Zira gerçek bir kadına taciz veya kadına şiddet yaşandığında gerçek mağdur kadının inandırıcılığı, daha önce kamuoyunun iyi niyetini suistimal etmiş sahte mağdur bir kadın yüzünden yok olmuş olacaktır. Nasıl ki parası olduğu halde hala dilenenleri gördükçe gerçekten parasız dilencilere karşı duyarsızlaştıysak bu tarz olaylarda da duyarsızlaşıyoruz.
Buna karşı yapılabilecek bireysel anlamda pek bir şey yok. Daha önce dediğim gibi, tamamıyla haksız bir toplumsal refleks de değil. Haksız yargılamalardan kurtulmamız için bu tutumdan kurtulmamız, bu tutumdan kurtulmamız için de yargının tam bağımsız bir şekilde görevini tam olarak yerine getirmesi gerekiyor. İlk başta her şeyi devletten beklememiz gerekiyor yani. Dolayısıyla çok bekleyebiliriz gibi hissediyorum.